Kanser, dünya genelinde milyonlarca insanı etkileyen ve yaşam kalitesini önemli ölçüde düşüren bir hastalık olarak biliniyor. Ancak, erken teşhis ve tedaviyle birçok hastalık türünde hayata tutunma şansı artıyor. 35 yaşındaki genç bir kadın, meme kanserinin kendisinde yarattığı etkileri anlatırken hastalığı "sessiz bir katil" olarak tanımladı. Onun hikayesi, erken teşhisin önemini bir kez daha gözler önüne sererken, aynı zamanda kanserle mücadele edenlerin yaşadığı zorlukları da ortaya koyuyor.
Ülkemizde her yıl binlerce kadın, meme kanserine yakalanıyor. Ancak, bu hastalık kaçınılmaz bir son değil. 35 yaşındaki Meltem, iş hayatında yoğun bir tempoda çalışan bir genç anne. Bir gün yapılması gereken rutin kontrollerden birine gittiğinde, Kanserle ilgili aldıkları eğitim ve bilgilerin yeterli olmadığını fark etti. Meme muayenesinin önemini bilen Meltem, kendi bedenine karşı sorumlu davranmaya başladı. Ancak, bir gün zamanında gittiği kontrol sırasında doktorunun yüzündeki ifadenin değiştini fark etti. Yapılan tetkikler sonucunda memesinde bir kitle olduğu belirlendi.
Meltem, hastalığının ilk aşamalarında yaşadığı duyguları şöyle ifade ediyor: “İlk başta inanamıyordum. Kendimi hiç hasta gibi hissetmiyordum. Hayatımda yapmam gereken çok şey vardı ve kanser olmak bunları engelleyecek bir düşünceydi.” Bu düşünceler, birçok bireyin hastalığa karşı gösterdiği başlangıçtaki tepkidir. Ancak zamanla tedavi süreci başlar ve gerçeklerle yüzleşmek zorunda kalınır. Meltem için de süreç böyle gelişti.
Meltem, tanı sürecinin ardından yaşadığı deneyimleri paylaşarak, "Hastalık, birçok insan için sessiz bir katil. Kendi bedenimizi dinlemeyi öğrenmemiz gerekiyor" diyor. Kendi deneyimlerini başkalarıyla paylaşmanın önemine vurgu yaparak, meme kanserinin tanı aşamasındaki gecikmelerin bazen geri dönüşü olmayan sonuçlara yol açabileceğini belirtiyor. Kendisi gibi birçok kadın, hastalığın belirtilerini göz ardı ediyor. Bu nedenle, rutin kontroller büyük önem taşıyor.
Hastalığın belirtileri arasında, memede kitle, değişen şekil veya görünüm, ciltte değişiklikler gibi faktörler yer alıyor. Ancak Meltem, bu belirtileri hissetmemesine rağmen hastalığın ilerlediğini ve vücuduna yayıldığını öğrendi. Tedavi sürecinin zorluklarına dikkat çeken Meltem, “Kemoterapi almak, fiziksel ve ruhsal olarak çok yorucuydu. Yeniden doğmuş gibi hissettim, ama aynı zamanda çok küçülmüştüm,” diyor.
Kemoterapi sürecinin ardından yaşadığı zorluklar ve akabindeki destek programları, sürekli olarak çevresinden aldığı destekle birleşince ona yeni bir motivasyon kaynağı oldu. Kendisi, birçok kadına umut vermek ve onları bilinçlendirmek amacıyla sosyal medya platformlarında yaşadığı süreci paylaşıyor. “Türkiye’de meme kanseri hakkında daha fazla bilgi sahibi olmalıyız. Kadınların kendilerine ve bedenlerine karşı daha fazla sorumluluk alması gerekiyor” diyerek farkındalığın artırılmasının önemine dikkat çekiyor.
Onun hikayesi, hastalığın yalnızca fiziksel değil, mental açıdan da büyük bir yük taşıdığını gösteriyor. Meltem, hem kendisiyle yüzleşirken hem de aynı zamanda aile düzeniyle ilgili zorluklarla baş etmek durumunda kaldı. “Çocuklarımın bu süreçten nasıl etkilendiğini görmek acıydı. Ama onlara karşı her zaman güçlü olmak zorundaydım,” ifadelerini kullanıyor.
Son olarak, Meltem, “Herkese buradan sesleniyorum! Kendinizi ihmal etmeyin, düzenli kontrollerinizi yaptırın ve vücudunuzu dinleyin. Belirtiler başladığında hayata daha çok bağlanın ve sadece bir kadın olarak değil, bir insan olarak kendinizi sevin. Çünkü sevdiklerinize olan bağınız, her şeyden daha önemli,” diyerek sözlerini sonlandırıyor.
Meltem’in hikayesi, iş hayatında, aile hayatında ve kişisel mücadelelerde nasıl güçlü kalınabileceğine dair ilham veriyor. Tüm bu zorlukların üstesinden gelinmesi, hastalığın cinsiyet ve yaş ayrımı yapmaksızın herkes için bir tehdit olduğunu gösteriyor. Sonuç olarak, meme kanseri, "sessiz bir katil" olarak tanımlansa da, erken teşhis ve bilinçli bir farkındalıkla, bu sürecin başarılı bir şekilde yönetilebileceğini bireyler ve toplumlar anlamalı.