Bilim dünyasında son dönemde yapılan araştırmalar ve gözlemler, bazı bölgelerin potansiyel tehlikelere karşı savunmasız olduğunu ortaya koydu. Ülkemizdeki iklim değişikliği, doğal afetlerin artış göstermesi ve buna bağlı olarak çeşitli riskler, uzmanları harekete geçirdi. Bilim danışmanı Dr. Selin Yıldırım, özellikle dört bölge üzerinde durarak, bu bölgelerde yaşayan halkı ciddi şekilde uyardı. Uyarılar, hem iklimsel hem de jeolojik faktörlere dayanıyor ve bölge halkının bilinçlenmesi gerektiğini vurguluyor.
Dr. Yıldırım, Türkiye’nin coğrafi yapısına bağlı olarak, Marmara, Ege, İç Anadolu ve Doğu Anadolu bölgelerinin kritik riskler taşıdığını belirtti. Marmara Bölgesi, sanayi ve nüfus yoğunluğunun yüksek olduğu bir bölge olarak dikkat çekmekte. Burada yaşanabilecek her türlü doğal afet, büyük can ve mal kaybına neden olabilir. İzmir, Bursa, İstanbul gibi büyük şehirlerin yer aldığı bu bölge için hazırlıklı olunması gerektiği konusunda uyardı.
Ege Bölgesi, tarım arazileri ve turizm potansiyeli ile biliniyor ancak bu bölge de çeşitli doğal tehditler altında bulunuyor. 2021’de yaşanan orman yangınları hala hafızalarda tazeliğini korurken, kıyı bölgelerinin sahil erozyonu riskiyle karşı karşıya olduğu belirtiliyor. Doğa ile uyumlu yaşamaya yönelik adımlar atılmadığı takdirde, hem çevresel hem de ekonomik sıkıntılar yaşanabileceği ifade ediliyor.
İç Anadolu Bölgesi, deprem riski yüksek bir bölgede yer alıyor. Uzmanlar, fay hatlarının bu bölgede sıkı bir şekilde takip edilmesi gerektiğini vurguluyor. İç Anadolu’nun yanı sıra Doğu Anadolu Bölgesi de ciddi jeolojik tehlikeler taşıyor. Bu süreçte, altyapı çalışmalarına ve afet yönetimi stratejilerine daha fazla önem verilmesi gerektiği düşünülüyor. Doğu Anadolu Bölgesi’nde ayrıca iklim değişikliğinin neden olduğu kuraklık riski de dikkat çekiyor. Tarım ve su kaynaklarının azalması, bu bölgedeki halkı maddi açıdan zora sokabilir.
Dr. Yıldırım, bu dört bölgedeki yaşayanların, yerel yöneticilerle iş birliği içerisinde olmasının ve afet eğitimi almalarının önemine dikkat çekti. İleriye dönük olarak, çevresel ya da doğal afetlerin önceden tahmin edilmesi ve alınacak önlemlerle riskin minimum seviyeye indirilmesinin mümkün olduğunu ifade etti. Ayrıca, bilimsel araştırmaların ve toplumsal bilinçlenmenin artırılması için çeşitli projelerin hayata geçirilmesi gerektiği, bunun yanı sıra halkın da bireysel olarak duyarlı olması gerektiği belirtildi.
Mobil uygulamalar, sosyal medya gibi araçlarla halkın bilinçlendirilmesi, afet anında yapılması gerekenler konusunda bilgilendirilmesi öneriliyor. Toplum olarak sahip olduğumuz bilinç düzeyi, bu tür tehditler karşısında ne kadar dayanıklı olacağımızı belirleyen en önemli faktörlerden biridir. Son olarak, uzmanlar, bu dört bölgedeki doğal koşulların yanı sıra iklim değişikliği ile ilgili de atılması gereken adımları sıralayarak, çevre dostu yaşam tarzının benimsenilmesinin gerekliliğine vurgu yaptılar.
Sonuç olarak, bilim danışmanı Dr. Selin Yıldırım’ın uyarıları, toplumun her kesimini kapsayan bir hareketi tetikleyebilir. Bu bildirimlerin göz ardı edilmemesi ve bölgelerin durumlarının iyileştirilmesi için gerekli adımların acilen atılması gerekmektedir. Gelecek kuşaklar için yaşanabilir bir çevre bırakmak adına hepimizin üzerine düşen görevler bulunuyor.