Son yıllarda, iklim değişikliği ve giderek artan su tüketimi sebebiyle su kaynakları üzerindeki baskılar giderek artıyor. Özellikle büyük şehirlerde, su sıkıntısı yaşanabileceği endişeleri bir yana, İstanbul gibi dev bir metropolde su krizinin kapıda olduğu açıkça görülüyor. İstanbul’daki 8 barajın doluluk oranı, son yapılan ölçümlere göre yüzde 50’nin altına inerek hala alarm veriyor. Bu durum, hem İstanbul'un hem de çevresinin su ihtiyacının karşılanması konusunda ciddi endişelere yol açtı.
İstanbul’da su temininde büyük rol oynayan barajlar, yaz aylarının etkisiyle birlikte, doluluk oranlarını kayda değer ölçüde düşürdü. Geçmiş yıllar göz önünde bulundurulduğunda, barajlar genellikle yaz mevsiminde yüzde 60 ila 70 arasında bir doluluk oranına sahip olabiliyordu. Ancak bu yıl özellikle sıcak hava dalgaları sebebiyle, barajlardaki su seviyesi tehlikeli bir şekilde azaldı. Yapılan son ölçümler, barajların doluluk oranının ortalama olarak yüzde 40 gibi kritik bir seviyeye düştüğünü ortaya koyuyor.
İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi (İSKİ) yetkilileri, kentteki su ihtiyacını karşılamak için sürekli olarak barajların doluluk seviyesini izlediklerini ve bu durumun endişe verici boyutlara geldiğini bildirdi. Ayrıca, yağışların azaldığı dönemlerde suyun daha dikkatli kullanılması gerektiği konusunda uyarılarda bulunuldu. Barajların doluluk oranı yüzde 50'nin altında kaldığında, özellikle yaz aylarında su tüketimi için belirli kısıtlamaların uygulanabileceği ifade ediliyor.
Uzmanlar, İstanbul’daki barajların doluluk oranının bu şekilde devam etmesi durumunda su krizinin kaçınılmaz olabileceği konusunda uyarılar yapıyor. İklim değişikliğinin etkileriyle birlikte artan sıcaklıklar, kentin su kaynakları üzerinde daha fazla baskı yaratıyor. Bu nedenle İstanbul’un su yönetimi konusunda acil önlemlerin alınması gerektiğinin altı çiziliyor.
Bu noktada, uzmanlar çeşitli çözüm önerileri sunuyor. Öncelikle, evlerde ve iş yerlerinde su tasarrufunun artırılması gerektiği belirtirken, toplumsal farkındalık yaratmanın da önemine vurgu yapıyorlar. Söz konusu tasarruf tedbirleri arasında, su tasarruflu armatürlerin kullanımı, bahçelerde damlama sulama sistemleri ve ayrıca su tüketimini azaltmaya yönelik kampanyaların gerçekleştirilmesi yer alıyor. Bununla birlikte, su yönetimi planlarının gözden geçirerek etkin bir su kullanımı stratejisi belirlenmesi gerektiği de ifade ediliyor.
İstanbul’da su krizinin önlenmesi için hükümetin, yerel yönetimlerin ve halkın iş birliği içerisinde hareket etmesi büyük bir önem taşıyor. Yoksa, barajlardaki düşen su seviyeleri yalnızca İstanbul'un değil, tüm çevresindeki ekosistemlerin de olumsuz etkilenmesine yol açabilir. Bu nedenle, İstanbul'un geleceği için su kaynaklarının korunması ve sürdürülebilir yönetimi kritik bir aşamaya gelmiş durumda. Suyun, yaşamın en temel kaynağı olduğunun unutulmaması ve bu konuda daha dikkatli olunması gerekmektedir.
Özetle, İstanbul’da barajların doluluk oranının tehlike seviyelerine inmesi, su krizine dair kaygıları artırırken, bu durumda hem toplumsal farkındalık hem de etkin yönetim stratejileri büyük bir gereksinim haline gelmiştir. Su kaynaklarımızı korumak, yaşam kalitemizi sürdürmek için herkesin üzerine düşeni yapması şart.”